yer


İlgili Kelimeler:

yer adı, yer alıştırmaları, yeraltı, yer altı, yer belirteci, yerberi, yer biçimleri, yer bilimi, yer cücesi, yer çamı, yer çekimi, yer çekirdeği, yer çöküntüsü, yer değiştirme, yer domuzu, yer elması, yereşeği, yer fesleğeni, yer fıstığı, yer geçidi, yer hostesi, yer istasyonu, yer kabuğu, yer katı, yerküre, yer mantarı, yermerkezcilik, yer merkezli, yer meşesi, yer minderi, yer mumu, yer odası, yer ölçümü, yer örümceği, yeröte, yer özekçil, yer palamudu, yer pelidi, yer pırasası, yer sakızı, yer sarmaşığı, yer sarsıntısı, yer servisi, yer sıçanı, yer sofrası, yer solucanı, yer üstü, yer yağı, yer yatağı, yer yer, yer yurt, yer yuvarı, yer yuvarlağı, yeryüzü, yer zarfı, yerdegezen, yerden bitme, yerden selam, yerden temenna, yerden yapma, yere doğrulum, yeregeçen, yere yönelim, geometrik yer, kapalı yer korkusu, kara yer, köylük yer, ortalık yer, ara yerde, başı yerde, beşibiryerde, yüzü yerde, beyhude yere, boş yere, gereksiz yere, haksız yere, lüzumsuz yere, nafile yere, nahak yere, sebepsiz yere, yanlış yere, yok yere, atıştırma yeri, atış yeri, bayram yeri, bekleme yeri, besi yeri, bitirim yeri, buluşma yeri, çıkarma yeri, çıkış yeri, dalyan yeri, demir yeri, dizgi yeri, doğum yeri, edep yeri, gezinti yeri, hacet yeri, harman yeri, iş yeri, ivinti yeri, kabul yeri, kalafat yeri, kaşan yeri, kilit yeri, köy yeri, panayır yeri, park yeri, pazar yeri, piknik yeri, piyasa yeri, pot yeri, sargı yeri, satış yeri, şeref yeri, tan yeri, tırnak yeri, toplantı yeri, uğrak yeri, ut yeri, voli yeri, yangın yeri, yapı yeri, yargı yeri, yönetim yeri, ziyaret yeri, yerli yerine, ayıp yerler

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir şeyin, bir kimsenin kapladığı veya kaplayabileceği boşluk, mahal, mekân

Örnek:

1. İzinsiz bir yere gitmek ne haddime?

1. İzinsiz bir yere gitmek ne haddime?

2. Gezinilen, ayakla basılan taban

Örnek:

1. Ayıp bir şey gördü mü kulaklarına kadar kızarıyor, gözünü yerde bir noktaya dikip öylece kalakalıyordu.

1. Ayıp bir şey gördü mü kulaklarına kadar kızarıyor, gözünü yerde bir noktaya dikip öylece kalakalıyordu.

3. Bulunulan, yaşanılan, oturulan bölge

Örnek:

1. Anadolu'nun bazı yerlerinde eski bir kocakarı itikadı vardır.

1. Anadolu'nun bazı yerlerinde eski bir kocakarı itikadı vardır.

4. Durum, konum, vaziyet

Örnek:

1. Türkiye stratejik bakımdan önemli bir yerdedir.

1. Türkiye stratejik bakımdan önemli bir yerdedir.

5. Ülke

6. Görev, makam

Örnek:

1. Askerden gelirse bakalım bir yere yerleştirebilecek miyiz?

1. Askerden gelirse bakalım bir yere yerleştirebilecek miyiz?

7. Önem

Örnek:

1. Uçağın yurt savunmasındaki yeri.

1. Uçağın yurt savunmasındaki yeri.

8. İz

9. Üzerine yapı kurulmaya elverişli arazi, arsa

Örnek:

1. Deniz kıyısında bir yer aldılar, ev yapacaklar.

1. Deniz kıyısında bir yer aldılar, ev yapacaklar.

10. Ekime elverişli toprak parçası, arazi

Örnek:

1. Çorak yerde ot bitmez.

1. Çorak yerde ot bitmez.

11. Bir olayın geçtiği veya geçeceği bölüm, alan, mahal

Örnek:

1. Toplantı yeri. Kaza yeri.

1. Toplantı yeri. Kaza yeri.

12. Otel, motel vb.nde kalınacak oda

Örnek:

1. Yeriniz var mı?

1. Yeriniz var mı?

13. coğrafya , coğrafya , coğrafya , coğrafya , Yerküre

14. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Durum, konum

Örnek:

1. Sen benim yerimde olsan ne yapardın?

1. Sen benim yerimde olsan ne yapardın?