yaratmak

fiil
Anlamı:

1. -i , -i , din bilgisi , din bilgisi , -i , -i , din bilgisi , din bilgisi , Allah, olmayan bir şeyi var etmek

Örnek:

1. Allah, mutlaka dünyayı kullarına sevdirmek için baharı yaratmış olacaktı.

1. Allah, mutlaka dünyayı kullarına sevdirmek için baharı yaratmış olacaktı.

2. nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , Zekâ, düşünce ve hayal gücünden yararlanarak o zamana kadar görülmeyen yeni bir şey ortaya koymak, yapmak

Örnek:

1. Bir cazibe yaratmak için ne yapmalı diye düşünüyorduk.

1. Bir cazibe yaratmak için ne yapmalı diye düşünüyorduk.

3. nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , Olmasına, ortaya çıkmasına yol açmak, sebep olmak

Örnek:

1. Bu haber sinirli bir hava yarattı. Yangın büyük tehlike yarattı.

1. Bu haber sinirli bir hava yarattı. Yangın büyük tehlike yarattı.