1. -i , -i , din bilgisi , din bilgisi , -i , -i , din bilgisi , din bilgisi , Allah, olmayan bir şeyi var etmek
1. Allah, mutlaka dünyayı kullarına sevdirmek için baharı yaratmış olacaktı.
1. Allah, mutlaka dünyayı kullarına sevdirmek için baharı yaratmış olacaktı.
2. nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , Zekâ, düşünce ve hayal gücünden yararlanarak o zamana kadar görülmeyen yeni bir şey ortaya koymak, yapmak
1. Bir cazibe yaratmak için ne yapmalı diye düşünüyorduk.
1. Bir cazibe yaratmak için ne yapmalı diye düşünüyorduk.
3. nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , Olmasına, ortaya çıkmasına yol açmak, sebep olmak
1. Bu haber sinirli bir hava yarattı. Yangın büyük tehlike yarattı.
1. Bu haber sinirli bir hava yarattı. Yangın büyük tehlike yarattı.