yakan top, yakar top
1. -i , -i , -i , -i , Yanmasını sağlamak veya yanmasına yol açmak, tutuşturmak
1. Kendi sigarası için yaktığı kibriti bana uzattı.
1. Kendi sigarası için yaktığı kibriti bana uzattı.
2. Ateşle yok etmek
1. Çöpleri yakmak.
1. Çöpleri yakmak.
3. Işık vermesini sağlamak
1. Mavi ışıklı ispirto lambalarını yakarlar.
1. Mavi ışıklı ispirto lambalarını yakarlar.
4. Isı etkisiyle zarar vermek
1. Eteği ütülerken yaktı.
1. Eteği ütülerken yaktı.
5. Keskin, sert ve ısırıcı bir duyum vermek
1. Biber ağzı yakar.
1. Biber ağzı yakar.
6. Yanıyormuş gibi bir etki yapmak
1. Hekime daima şarabın midelerini yaktığından bahsederler.
1. Hekime daima şarabın midelerini yaktığından bahsederler.
7. Kurutmak, zarar vermek
1. Fırtına ekinleri yakmıştı.
1. Fırtına ekinleri yakmıştı.
8. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Çok sıcak olmak
1. Bugün güneş yakıyor.
1. Bugün güneş yakıyor.
9. Karartmak
1. Güneşte vücudunu yaktı.
1. Güneşte vücudunu yaktı.
10. Çok üşütmek
1. Soğuk rüzgâr insanın yüzünü yakıyor.
1. Soğuk rüzgâr insanın yüzünü yakıyor.
11. tıp , tıp , tıp , tıp , Tedavi etmek amacıyla doku, damar vb. dağlamak
12. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Silahla vurmak
13. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yıkıma, zarara yol açmak, büyük bir zarara uğratmak, mahvetmek
1. Gözü mavi, boyu kısa, kendi muhacir olmasın. Ne olursa olsun makbulüm. Aman bu üçüne dikkat et. Beni yakma.
1. Gözü mavi, boyu kısa, kendi muhacir olmasın. Ne olursa olsun makbulüm. Aman bu üçüne dikkat et. Beni yakma.
14. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Güçlü sevgi uyandırmak
15. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Zamanında kullanılmadığından hükmünü yitirmek
1. Biletini ve tatilini yaktı.
1. Biletini ve tatilini yaktı.