üst alize, üst baş, üst bitken, üstçavuş, üst çene, üst deri, üst diş, üst dudak, üst geçiş, üst geçit, üst güverte, üst insan, üst kat, üst katman, üst kurul, üst küme, üst perdeden, üst sınıf, üstsubay, üst tabaka, üst tarafı, üst üste, üstyapı, üstü kapalı, altüst, akşamüstü, altı üstü, arkaüstü, ayaküstü, başüstü, bayramüstü, bireyüstü, böbrek üstü bezi, deneyüstü, dizüstü, diz üstü, doğaüstü, duyuüstü, gerçeküstü, ikindiüstü, insanüstü, kalburüstü, kıçüstü, köprü üstü, lisansüstü eğitim, masaüstü, normalüstü, olağanüstü, öğleüstü, partilerüstü, rüzgârüstü, set üstü ocak, sırtüstü, suçüstü, tabiatüstü, tepe üstü, tepeüstü, yaşamüstü, yer üstü, yolüstü, yüzüstü, dumanı üstünde, buğusu üstünde, başüstüne
1. isim , isim , isim , isim , Bir şeyin yukarı, göğe doğru olan yanı, üzeri, fevk, alt karşıtı
1. Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor.
1. Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor.
2. Bir şeyin görülen yanı, yüzü
1. Bu sefer taşın üstünden inip yere oturdu.
1. Bu sefer taşın üstünden inip yere oturdu.
3. Bir şeyin dış yüzü, yüzey
4. Giyecek, giysi
1. O günden sonra kapıya diktiği bir bekçiye iş çıkışları işçilerin üstlerini arattı.
1. O günden sonra kapıya diktiği bir bekçiye iş çıkışları işçilerin üstlerini arattı.
5. Birine göre yüksek aşamada olan kimse, mafevk
1. Sonunda, üstlerinin de onayıyla bir sınav yapmaya karar verdi.
1. Sonunda, üstlerinin de onayıyla bir sınav yapmaya karar verdi.
6. Vücut, beden
7. Artan, geriye kalan bölüm
1. Bir liranın üstü olarak uşağın getirdiği yetmiş beş kuruşu masanın üstünden kaldırmaz.
1. Bir liranın üstü olarak uşağın getirdiği yetmiş beş kuruşu masanın üstünden kaldırmaz.
8. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Birkaç şeyden birbirine göre yukarıda olan
1. Kadınların beni böyle göz hapsine almaları yüzünden üst düğmelerimi gevşetemiyordum.
1. Kadınların beni böyle göz hapsine almaları yüzünden üst düğmelerimi gevşetemiyordum.
9. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Öte, arka
1. Ben onu Şehzade Camisi'nin üst yanında, sokak içi, eski ahşap bir evde tanıdım.
1. Ben onu Şehzade Camisi'nin üst yanında, sokak içi, eski ahşap bir evde tanıdım.
10. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sınıflamalarda temel olarak alınan bir tipe göre ileri derecede olan
1. Üst makam. Üst rütbedekiler.
1. Üst makam. Üst rütbedekiler.