1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bir şeyden korkup sıçramak, tevahhuş etmek
1. Gölgesinden ürkmüş bir Arap atı gibi şahlandı.
1. Gölgesinden ürkmüş bir Arap atı gibi şahlandı.
2. Şaşkınlık ve korku duymak
1. Anası sabaha kadar saçlarını tarıyor, düşünüyor, ürküyordu.
1. Anası sabaha kadar saçlarını tarıyor, düşünüyor, ürküyordu.
3. Ağaç meyve vermemek
1. Şeftaliler bu yıl ürkmüş.
1. Şeftaliler bu yıl ürkmüş.
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Çekinmek
1. Yaramaz çocuk tutumundan her zaman ürkerdi.
1. Yaramaz çocuk tutumundan her zaman ürkerdi.