1. -i , -i , -i , -i , Tutuşmalarını veya tutuşmasını sağlamak
1. Mutfakta maltız zaten yanmaktadır, anne iki gözlü ocağı da tutuşturuyor.
1. Mutfakta maltız zaten yanmaktadır, anne iki gözlü ocağı da tutuşturuyor.
2. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Karşısındakinin isteyip istemediğini düşünmeksizin ansızın vermek
1. Kadın mutfaktan alıp geldiği fileyi erkeğin eline tutuşturdu.
1. Kadın mutfaktan alıp geldiği fileyi erkeğin eline tutuşturdu.
3. mecaz , mecaz , -de , -de , mecaz , mecaz , -de , -de , Coşturmak, çok heyecanlandırmak
1. Saz sesleri ... eski hislerimizin küllerini savurur, gizli ateşlerini üfler ve içimizde tekrar tutuştururdu.
1. Saz sesleri ... eski hislerimizin küllerini savurur, gizli ateşlerini üfler ve içimizde tekrar tutuştururdu.