1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Tıkma işi yapılmak
1. Bütün vücudu sanki ziftten bir kılıf içine tıkılmış gibi idi.
1. Bütün vücudu sanki ziftten bir kılıf içine tıkılmış gibi idi.
2. Dar, sıkıntılı bir yerde bulunmak, sıkışmak
1. Mecliste altmış kişi bir odaya tıkıldık.
1. Mecliste altmış kişi bir odaya tıkıldık.
3. Hapsedilmek
1. Bu bücürü yeni tıkıldığı karakolun birinden ben çıkarttım.
1. Bu bücürü yeni tıkıldığı karakolun birinden ben çıkarttım.