1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Tıkama işine konu olmak
1. Anlattıklarını dinledikçe sanki hava borum tıkanmış da deniz baskısından iliklerim gözlerimden pırtlıyormuş gibi sıkılıyorum.
1. Anlattıklarını dinledikçe sanki hava borum tıkanmış da deniz baskısından iliklerim gözlerimden pırtlıyormuş gibi sıkılıyorum.
2. İştahı kalmayıp yemek yiyememek
3. Soluk alamamak, soluğu kesilmek
1. Hâlâ tıkanmış, boğulmuş gibi kesik kesik nefes alan Lâle'ye bir kere daha baktı.
1. Hâlâ tıkanmış, boğulmuş gibi kesik kesik nefes alan Lâle'ye bir kere daha baktı.