tepe açısı, tepe aşağı, tepebaşı, Tepebaşı, tepe camı, tepegöz, tepegözler, tepe lambası, tepetakla, tepe tomurcuğu, tepeüstü, tepe üstü, tepeden ayağa, tepeden inme, tepeden tırnağa, ada tepe, dere tepe, tanık tepe, dalga tepesi, hacet tepesi
1. isim , isim , isim , isim , Bir şeyin en üstteki bölümü
1. Pencere önünde dimdik durmuş, kocaman ağaçların tepesine bakıyordunuz.
1. Pencere önünde dimdik durmuş, kocaman ağaçların tepesine bakıyordunuz.
2. Bir yerin, bir nesnenin vb.nin üstü, hizası
1. Ekşisu'da trenden indikleri sırada güneş tam tepelerindeydi.
1. Ekşisu'da trenden indikleri sırada güneş tam tepelerindeydi.
3. teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , Birinin yanı başı, baş ucu
1. Tepemde durup canımı sıktı.
1. Tepemde durup canımı sıktı.
4. anatomi , anatomi , anatomi , anatomi , Başın üst, kafatasının iki kulak arasında kalan bölümü
1. Güneş sanki yalnız sizin tepenize ışık ve sıcaklık aksettirmeye çalışıyor.
1. Güneş sanki yalnız sizin tepenize ışık ve sıcaklık aksettirmeye çalışıyor.
5. coğrafya , coğrafya , coğrafya , coğrafya , Yüksekliği genellikle birkaç yüz metreyi geçmeyen, çok kez tek başına, yamaçları yatık yer biçimi
1. Derenin sağ tarafında yükselen tepenin yamaçları daha hafif eğimli, daha genişti.
1. Derenin sağ tarafında yükselen tepenin yamaçları daha hafif eğimli, daha genişti.
6. matematik , matematik , matematik , matematik , Çokgende veya çok yüzlüde köşelerden her biri
7. matematik , matematik , matematik , matematik , İkizkenar bir üçgende eşit kenarların kesişme noktası
8. matematik , matematik , matematik , matematik , Bakışım ekseni bulunan bir eğrinin veya yüzeyin bu eksenle kesişme noktalarından her biri