1. -i , -i , -i , -i , Bir şeyi bir yerden alıp başka bir yere götürmek
1. Hastayı ekseriya yakın kasabaya kadar sırtta taşırlardı.
1. Hastayı ekseriya yakın kasabaya kadar sırtta taşırlardı.
2. Üstünde bulundurmak
1. Boynundan asılmış gümüş bir köstek taşırdı.
1. Boynundan asılmış gümüş bir köstek taşırdı.
3. Bir nesnenin ağırlığını yüklenmek
1. Değirmenin üstünde ise değirmen koluyla birleşen çarkı taşıyan bir çanak bulunur.
1. Değirmenin üstünde ise değirmen koluyla birleşen çarkı taşıyan bir çanak bulunur.
4. Boru, kanal vb. ile sıvı maddeleri bir yerden başka bir yere aktarmak
5. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Giymek
1. Devlet üniforması taşıyordu.
1. Devlet üniforması taşıyordu.
6. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Sahip olmak, özellik olarak bulundurmak
1. İnsanlar müşterek tecrübeleri taşıdıkları için birbirlerinin ne dediklerini anlayabilirler.
1. İnsanlar müşterek tecrübeleri taşıdıkları için birbirlerinin ne dediklerini anlayabilirler.
7. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Katlanmak, üstlenmek, yüklenmek, çekmek
8. nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , Duymak, hissetmek
1. İçlerinde her şeye karşılık bir suçluluk duygusu taşırlar.
1. İçlerinde her şeye karşılık bir suçluluk duygusu taşırlar.