taramak

fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Bir şeyin tellerini birbirinden ayırıp karışıklığını gidermek

Örnek:

1. Anası sabaha kadar saçlarını tarıyor, düşünüyor, ürküyordu.

1. Anası sabaha kadar saçlarını tarıyor, düşünüyor, ürküyordu.

2. Bir şey veya kimseyi bulmak, denetlemek için türlü yöntemlerden yararlanarak bir yeri sıkı bir biçimde aramak

Örnek:

1. Birdenbire uzun bir ışık sol tarafımızdaki sırtları taradı.

1. Birdenbire uzun bir ışık sol tarafımızdaki sırtları taradı.

3. Bir şeyin içindeki gereksiz maddeleri tarak, tırmık vb. ile ayıklamak, taraklamak

4. Taşın yüzünü dişli çelik kalemle işlemek

5. Makineli tüfek vb. ateşli silahlarla sürekli olarak bir yere ateş etmek

6. -de , -de , -de , -de , Kafasından geçirmek, belli belirsiz düşünmek

Örnek:

1. Belleğimde taradığım yazarların yarısına yakını hastalıklı idiler.

1. Belleğimde taradığım yazarların yarısına yakını hastalıklı idiler.

7. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Derleme ve araştırma yapmak için bir yayını dikkatle gözden geçirmek veya gerekli kelime, cümle ve yazıları tespit etmek

Örnek:

1. Dergileri taramak.

1. Dergileri taramak.

8. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Dikkatle bakmak, süzmek

9. bilişim , bilişim , bilişim , bilişim , Tarayıcı aracılığıyla kâğıt üzerindeki resim, yazı vb. simgeleri bilgisayar ortamına aktarmak

10. tıp , tıp , tıp , tıp , Hastalıkların kişiler arasındaki seyrini takip edebilmek amacıyla düzenli aralıklarla yapılan inceleme