1. yetişmek, yakalamak veya bulmak amacıyla birinin arkasından gitmek, izlemek
2. belli bir yöne gitmek
1. Bu yolu takip ederseniz eve varırsınız.
1. Bu yolu takip ederseniz eve varırsınız.
3. uymak
1. Modayı takip etmek.
1. Modayı takip etmek.
4. bir şeyi izlemek
1. Böylesi anlarda, diziyi çarpık bir nazarla takip etmekten geri duramıyor.
1. Böylesi anlarda, diziyi çarpık bir nazarla takip etmekten geri duramıyor.
5. dikkatle dinlemek, anlamak
1. Öğretmenin anlattıklarını takip etmek.
1. Öğretmenin anlattıklarını takip etmek.
6. kovuşturmak
1. Vaziyeti yukarıdan ve bizzat takip etmek lazım geldi.
1. Vaziyeti yukarıdan ve bizzat takip etmek lazım geldi.
7. hemen arkasından gelmek
1. Bu hoyrat düşünceleri bir şimşek süratiyle taban tabana zıt fikirler takip ediyor.
1. Bu hoyrat düşünceleri bir şimşek süratiyle taban tabana zıt fikirler takip ediyor.
8. izinden gitmek, uymak
1. İngiltere sefiri, kendi devletinin prensibini burada şahsen de takip ediyor.
1. İngiltere sefiri, kendi devletinin prensibini burada şahsen de takip ediyor.
9. askerlik , askerlik , askerlik , askerlik , geri çekilmekte olan düşmanı yok etmek için arkasından gitmek