sürmek

fiil
İlgili Kelimeler:

süreduran, süredurum, süregelmek, sürer durum, kuyruksüren

Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Yönetip yürütmek, sevk etmek

2. Devam etmek

Örnek:

1. Yenilenmesine karar verilen Meclisin yetkileri, yeni Meclisin seçilmesine kadar sürer.

1. Yenilenmesine karar verilen Meclisin yetkileri, yeni Meclisin seçilmesine kadar sürer.

3. Önüne katıp götürmek

Örnek:

1. Koyunları sürmek.

1. Koyunları sürmek.

4. Uzatmak, ileri doğru itmek

Örnek:

1. Kahveyi ısıtıyor, suyu dolduruyor, cezveyi sürüyor, fincanı boşaltıyor.

1. Kahveyi ısıtıyor, suyu dolduruyor, cezveyi sürüyor, fincanı boşaltıyor.

5. Dokundurmak, değdirmek

Örnek:

1. Yüzümü saçlarına sürmek için başımı eğdim.

1. Yüzümü saçlarına sürmek için başımı eğdim.

6. Oturduğu, bulunduğu yerden, ülkeden ceza olarak başka bir yer veya ülkeye göndermek, nefyetmek

Örnek:

1. Mütarekede İngilizler onu Malta'ya sürdüler.

1. Mütarekede İngilizler onu Malta'ya sürdüler.

7. Bir maddeyi bir yüzey üzerine ince bir tabaka olarak yaymak, dökmek, serpmek

Örnek:

1. Avucuna doldurup kokluyor; ensesine, şakaklarına, boynuna sürüyor.

1. Avucuna doldurup kokluyor; ensesine, şakaklarına, boynuna sürüyor.

8. ticaret , ticaret , ticaret , ticaret , Bir malı satışa sunmak, piyasaya çıkarmak

Örnek:

1. Satılamayan ne kadar bayat, bozuk mal varsa pansiyonerlere sürerler.

1. Satılamayan ne kadar bayat, bozuk mal varsa pansiyonerlere sürerler.

9. Yasal olmayan yolla piyasaya para çıkarmak

10. -i , -i , -i , -i , Herhangi bir durum içinde bulunmak

Örnek:

1. Dört duvar arasında bir memur hayatı sürüyordu.

1. Dört duvar arasında bir memur hayatı sürüyordu.

11. -i , -i , -i , -i , Pulluk veya sabanla toprağı işlemek

Örnek:

1. Öküzünün biri ölünce tarlasını süremedi.

1. Öküzünün biri ölünce tarlasını süremedi.

12. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Olmaya devam etmek

Örnek:

1. Baygınlığım ne kadar sürdü bilmiyorum.

1. Baygınlığım ne kadar sürdü bilmiyorum.

13. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Zaman geçmek

Örnek:

1. Çok sürmez, her şey düzelir.

1. Çok sürmez, her şey düzelir.

14. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Zaman almak

Örnek:

1. Her odanın ziyareti bir saat sürmüştü.

1. Her odanın ziyareti bir saat sürmüştü.

15. bitki bilimi , bitki bilimi , bitki bilimi , bitki bilimi , Bitki, ot yetişip ortaya çıkmak, bitmek, yeşermek

Örnek:

1. Bu gölgeli yerlerde otlar bütün bir yaz mevsimi yeniden yeniye sürer, rutubetli toprakta bir bir arkasına yoncalar fışkırır, çayırlar kabarırdı.

1. Bu gölgeli yerlerde otlar bütün bir yaz mevsimi yeniden yeniye sürer, rutubetli toprakta bir bir arkasına yoncalar fışkırır, çayırlar kabarırdı.

16. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Olağandan daha çok, daha sık ve sulu dışkı çıkarmak