1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sönmüş olan
1. Karşımdaki duvara takılmış iki ampulden biri sönüktü ve bir gözü kırpılmış bir insan gibi bana bakıyordu.
1. Karşımdaki duvara takılmış iki ampulden biri sönüktü ve bir gözü kırpılmış bir insan gibi bana bakıyordu.
2. Parlaklığı, hızı az veya azalmış olan, etkisiz, zayıf
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Göze çarpmayan, dikkat çekmeyen, silik
1. Bu şehirde satışı bini geçmez, yerli lisanlarda sönük cerideler çıkar.
1. Bu şehirde satışı bini geçmez, yerli lisanlarda sönük cerideler çıkar.