1. -i , -i , -i , -i , Ateş ve ışığın yanmasına, aydınlatmasına son vermek
1. Parmağının ucuna kadar gelen alevi yere atıyor, terliğiyle basarak söndürüyor.
1. Parmağının ucuna kadar gelen alevi yere atıyor, terliğiyle basarak söndürüyor.
2. Hava veya gaz ile şişirilmiş bir şeyin havasını veya gazını boşaltmak
1. Çocuk balonu söndürdü.
1. Çocuk balonu söndürdü.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Tutku ve duyguları yatıştırmak, etkisiz duruma getirmek
1. Böyle zamanlarda Hacı'da ateşi ateşle söndürmekten başka çare olmadığını bilirim.
1. Böyle zamanlarda Hacı'da ateşi ateşle söndürmekten başka çare olmadığını bilirim.