1. -i , -i , -i , -i , Sızmasına yol açmak
1. Bu küp suyu sızdırıyor. Son kadeh adamı sızdırdı.
1. Bu küp suyu sızdırıyor. Son kadeh adamı sızdırdı.
2. Haber, sır vb.ni duyurmak, yaymak
1. Bu plan üzerinde anlaştılar, sırlarını kimseye sızdırmadılar ve fırsat kollamaya başladılar.
1. Bu plan üzerinde anlaştılar, sırlarını kimseye sızdırmadılar ve fırsat kollamaya başladılar.
3. Eritip süzerek temiz bir duruma getirmek
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Gizlice sokmak
1. Böyleyken efendilerini bırakmadılar ve onu iç kapıdan içeri sızdırdılar.
1. Böyleyken efendilerini bırakmadılar ve onu iç kapıdan içeri sızdırdılar.