can sıkıntısı, geçim sıkıntısı
1. isim , isim , isim , isim , İşsizlik, tekdüzelik, bezginlik vb. sebeplerden doğan ruhsal yorgunluk, cefa, eziyet
1. İçinin sıkıntısını ondan mümkün mertebe gizlemeye çalışarak, dereden tepeden konuşarak oyalandı.
1. İçinin sıkıntısını ondan mümkün mertebe gizlemeye çalışarak, dereden tepeden konuşarak oyalandı.
2. Bir bozukluğun, karışıklığın sebep olduğu etkili ve sürekli yorgunluk, mihnet
1. Sıkıntı ve ızdırapla sağa sola döndüm.
1. Sıkıntı ve ızdırapla sağa sola döndüm.
3. Yokluk ve parasızlığın yol açtığı geçim darlığı
1. İhtiyarın bir para sıkıntısı içinde olduğunu o söylemeden ben keşfetmiştim.
1. İhtiyarın bir para sıkıntısı içinde olduğunu o söylemeden ben keşfetmiştim.
4. Bulunmama durumu
1. Yüklü servetini cömertçe harcamaması nedeniyle piyasada para sıkıntısı baş gösterdi.
1. Yüklü servetini cömertçe harcamaması nedeniyle piyasada para sıkıntısı baş gösterdi.
5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Sorun, mesele, sendrom, problem
1. Atatürk öldüğü zaman Türkiye'nin ufak tefek sıkıntılar dışında hiçbir büyük problemi yoktu.
1. Atatürk öldüğü zaman Türkiye'nin ufak tefek sıkıntılar dışında hiçbir büyük problemi yoktu.