sıkı ağızlı, sıkı denetim, sıkı doku, sıkı düzen, sıkı fıkı, sıkı sıkı, sıkıyönetim, ağzı sıkı, eli sıkı, kurusıkı
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Dar
1. Sıkı bir kemer.
1. Sıkı bir kemer.
2. İyice sıkıştırılmış, doldurulmuş, tıkız, gevşek olmayan
1. Sıkı bir denk.
1. Sıkı bir denk.
3. Zorlu, güçlü ve etkili
1. En sıkı ve katı bir merkeziyet sistemi, bugün diğer faaliyet merkezlerini bloke edebilir.
1. En sıkı ve katı bir merkeziyet sistemi, bugün diğer faaliyet merkezlerini bloke edebilir.
4. Dikkatli, titiz ve göz yummadan uygulanan
1. Ankaralılarla münasebetlerinde her zaman sıkı bir ahlak ve seviye kontrolüne tabi tutuldu.
1. Ankaralılarla münasebetlerinde her zaman sıkı bir ahlak ve seviye kontrolüne tabi tutuldu.
5. İlkelerine çok bağlı, hoşgörüsü olmayan, katı
6. Yoğun
1. Samsun'a geldiğimi ve kendisiyle daha sıkı temasta bulunmak istediğimi bildirdim.
1. Samsun'a geldiğimi ve kendisiyle daha sıkı temasta bulunmak istediğimi bildirdim.
7. Cimri
8. zarf , zarf , zarf , zarf , Sıkıca, iyice
1. Sıkı giyinmek.
1. Sıkı giyinmek.
9. isim , isim , isim , isim , Disiplin
10. isim , isim , isim , isim , Zorlayıcı durum
1. Sıkıya gelmemek. Sıkıyı görünce kaçtı.
1. Sıkıya gelmemek. Sıkıyı görünce kaçtı.
11. isim , isim , isim , isim , Ağızdan dolma ateşli silahlarda, barut ve kurşunun üstünden namluya sokulup bastırılan bez ve kâğıt parçaları vb. şeylerin tümü
1. İlk sıkıyı babam attı.
1. İlk sıkıyı babam attı.
12. Güçlü ve çabuk, hızlı
1. Karabalçıklı çiftliği, kasabadan sıkı yürüyüşle bir saat çeker.
1. Karabalçıklı çiftliği, kasabadan sıkı yürüyüşle bir saat çeker.