1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bir şeyin durumunu, oluşumunu gözlemek, bakmak
2. -i , -i , -i , -i , Bir olaya karışmadan bakmak
1. Rabia biraz şaşkın, salapuryada arkadaş olduğu çocuklu tazenin kocasıyla buluşmasını seyrediyordu.
1. Rabia biraz şaşkın, salapuryada arkadaş olduğu çocuklu tazenin kocasıyla buluşmasını seyrediyordu.
3. Eğlenmek, görmek, öğrenmek vb. için bakmak, izlemek
1. Ben, çok güzel bir şey seyrediyorsam tiyatroda, daha ne kadar sürecek piyes diye aklıma getirmem.
1. Ben, çok güzel bir şey seyrediyorsam tiyatroda, daha ne kadar sürecek piyes diye aklıma getirmem.
4. Taşıt, ilerlemek, yol almak
1. İnsanlar, seyreden araçlara aldırmadan karşıdan karşıya sorumsuzca geçiyorlardı.
1. İnsanlar, seyreden araçlara aldırmadan karşıdan karşıya sorumsuzca geçiyorlardı.
5. Hastalık vb. sürmek, devam etmek
1. Gözlerini yumdu ve kendini ağır aksak seyreden bir rüyanın içinde buldu.
1. Gözlerini yumdu ve kendini ağır aksak seyreden bir rüyanın içinde buldu.
Lisan : Arapça seyr + Türkçe etmek
Telaffuz : se'yretmek