1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Uzaktan bağırarak çağırmak, ünlemek
1. Aşağıda daimî akislerle seslenen gürültülü, derin yarlar tehlike hissini kalbimizden ayırmıyordu.
1. Aşağıda daimî akislerle seslenen gürültülü, derin yarlar tehlike hissini kalbimizden ayırmıyordu.
2. -e , -e , -e , -e , Bir şey söylemek için sesini çıkarmak veya cevap vermek
1. Kendisini kurtarmaları için ev sahiplerine seslenecek, işaret edecek oldu.
1. Kendisini kurtarmaları için ev sahiplerine seslenecek, işaret edecek oldu.
3. -e , -e , mecaz , mecaz , -e , -e , mecaz , mecaz , Sözü birine veya birilerine yöneltmek, birine karşı söylemek, hitap etmek
1. Maalesef teknedeki alet edevatla beceremeyeceğiz bu işi diye seslendi mühendis.
1. Maalesef teknedeki alet edevatla beceremeyeceğiz bu işi diye seslendi mühendis.