sert buğday, sert damak, sert doku, sert su, sert tabaka, sert ünsüz, sert zar, tatlı sert
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çizilmesi, kırılması, buruşması, kesilmesi veya çiğnenmesi güç olan, pek, katı, yumuşak karşıtı
1. Sert tahta.
1. Sert tahta.
2. Esnekliği az olan, kolayca eğilip bükülmeyen
1. Tabakanın sert yaylı kapağını tak diye kapatıyor.
1. Tabakanın sert yaylı kapağını tak diye kapatıyor.
3. Kolay dayanılmayan, zor katlanılan, etkili, yumuşak karşıtı
1. Sert iklim. Sert hava.
1. Sert iklim. Sert hava.
4. Güçlü kuvvetli
1. Kapıyı kapadı, döndü, sert adımlarla ilerledi.
1. Kapıyı kapadı, döndü, sert adımlarla ilerledi.
5. Sarsıcı niteliği olan, çarpıcı, keskin, hafif karşıtı
1. Sert şarap. Sert tütün.
1. Sert şarap. Sert tütün.
6. Bağışlaması, hoşgörüsü olmayan
1. Birçokları beni dik ve sert olduğum için belki sevmiyorlardı.
1. Birçokları beni dik ve sert olduğum için belki sevmiyorlardı.
7. Gönül kırıcı, katı, ters
8. zarf , zarf , zarf , zarf , Gönül kırıcı, katı, ters bir biçimde
1. Ben de ona bile bile sert çıkıştım.
1. Ben de ona bile bile sert çıkıştım.
9. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Hırçın, öfkeli, hiddetli
1. Zaten Atatürk'ün ne vakit öfkesine kapılarak herhangi bir kimseye karşı herhangi bir sert harekette bulunduğunu kim hatırlar?
1. Zaten Atatürk'ün ne vakit öfkesine kapılarak herhangi bir kimseye karşı herhangi bir sert harekette bulunduğunu kim hatırlar?
10. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Titizlikle uygulanan, sıkı
1. Sert bir yönetim.
1. Sert bir yönetim.
11. dil bilgisi , dil bilgisi , dil bilgisi , dil bilgisi , Ciğerlerden gelen havanın ağız boşluğundaki tam kapalı veya yarı kapalı engellere çarpmasıyla oluşan (ünsüz), titreşimsiz, süreksiz, ötümsüz, tonsuz, sedasız
Lisan : Farsça serd