kuyruksallayan
1. -i , -i , -i , -i , Düzenli bir biçimde ve hep aynı doğrultuda hareket ettirmek
1. Sen yine anahtarını çıkar, salla, eğlendir.
1. Sen yine anahtarını çıkar, salla, eğlendir.
2. Uydurmak, kafadan atmak
3. Sarsmak
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Beklenmedik bir başarı kazanmak
1. Seçimlerde Ankara'yı salladı.
1. Seçimlerde Ankara'yı salladı.
5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Zor durumda bırakmak
6. argo , argo , argo , argo , Bir işi sürekli olarak başka bir zamana ertelemek, savsaklamak
1. Ev sahibinin gözünü boyarım, kalan borcu bir müddet daha sallarım diyordu.
1. Ev sahibinin gözünü boyarım, kalan borcu bir müddet daha sallarım diyordu.
7. nesnesiz , nesnesiz , argo , argo , nesnesiz , nesnesiz , argo , argo , Vurmak, atmak
1. Sokaktan geçen bir adam, bunları ayırdı, ikisine birer tokat salladı...
1. Sokaktan geçen bir adam, bunları ayırdı, ikisine birer tokat salladı...