para aktarımı, para arzı, para babası, para basma, para birimi, para canlısı, para cezası, para çantası, para değişimi, para dolaşımı, paragöz, para kısıtlaması, para pul, para şişkinliği, anapara, artı para, beş para, bloke para, bozuk para, büyük para, cari para, çürük para, demir para, haram para, hazır para, kâğıt para, kara para, kırk para, madenî para, nakit para, on para, sağlam para, sağ para, sıcak para, taze para, temiz para, tutulmuş para, ufak para, yüz para, başlık parası, boyunduruk parası, ekmek parası, hava parası, kahve parası, kan parası, kefen parası, palamar parası, uğur parası, yakıt parası, yol parası
1. isim , isim , ekonomi , ekonomi , isim , isim , ekonomi , ekonomi , Devletçe bastırılan, üzerinde değeri yazılı kâğıt veya metalden ödeme aracı, nakit
1. Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı.
1. Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı.
2. Kazanç
1. Balıkçılıkta para vardır ama dalgıçlık kadar da genç işidir.
1. Balıkçılıkta para vardır ama dalgıçlık kadar da genç işidir.
3. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Kuruşun kırkta biri
Lisan : Farsça pāre