öyle öyle
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Onun gibi olan, ona benzer
1. Ben öyle bir şey demedim.
1. Ben öyle bir şey demedim.
2. zarf , zarf , zarf , zarf , O yolda, o biçimde, o tarzda
1. Bize öyle öğrettiler. İyi olduğunu sandık.
1. Bize öyle öğrettiler. İyi olduğunu sandık.
3. zarf , zarf , zarf , zarf , (ö'yle) O denli, o kadar, o derece
1. Bugünlerde biraz üzüntü içindeysen de kasavetlenmeyesin öyle.
1. Bugünlerde biraz üzüntü içindeysen de kasavetlenmeyesin öyle.
4. ünlem , ünlem , ünlem , ünlem , İçinde `ne, nasıl` vb. sorular bulunan cümlelerin sonuna geldiğinde o cümlede anlatılan şeyin hoş karşılanmadığını veya ona şaşıldığını anlatan bir söz
1. O ne biçim iş öyle! O nasıl hayvan öyle!
1. O ne biçim iş öyle! O nasıl hayvan öyle!