1. -i , -i , -i , -i , Okumasını, öğrenim görmesini sağlamak
1. Babamın beni büyük kentte okutacak parası olmadığı için öğretmen olmuştum.
1. Babamın beni büyük kentte okutacak parası olmadığı için öğretmen olmuştum.
2. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Okuma işini yaptırmak
1. Kumandan paşaya bu akşam şiir okutmak istiyoruz.
1. Kumandan paşaya bu akşam şiir okutmak istiyoruz.
3. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Ders vermek, bir konu üzerinde yetiştirmek
1. Lisede İngilizce okutuyor.
1. Lisede İngilizce okutuyor.
4. argo , argo , argo , argo , Satarak elinden çıkarmak
1. Bana iki sandık çay verdi. Bunları al okut, dedi.
1. Bana iki sandık çay verdi. Bunları al okut, dedi.