1. bir şeyi edinme, yapma veya onunla uğraşma isteğine kapılmak, bir şeye eğilim duymak
1. Bu adama, her gördüğüm vakit, merhamet ve korku ile karışık bir merak duyuyordum.
1. Bu adama, her gördüğüm vakit, merhamet ve korku ile karışık bir merak duyuyordum.
2. Miralay beyimiz, emekli olduktan sonra komisyonculuğa kalkan veya cins tavuk yetiştirmeye merak salan soydan değildir.
2. Miralay beyimiz, emekli olduktan sonra komisyonculuğa kalkan veya cins tavuk yetiştirmeye merak salan soydan değildir.