kuvvetli rüzgâr, çenesi kuvvetli, güçlü kuvvetli, nefesi kuvvetli, sinirleri kuvvetli
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Gücü çok olan, zorlu, şiddetli
1. Güneşin en yüksek, rüzgârın en kuvvetli olduğu an kavga azıyor.
1. Güneşin en yüksek, rüzgârın en kuvvetli olduğu an kavga azıyor.
2. Sağlam, dayanıklı olan
1. Beyaz şayaklar giymiş, kuvvetli, gürbüz, yüzü, ensesi güneşten yanmış sporcu.
1. Beyaz şayaklar giymiş, kuvvetli, gürbüz, yüzü, ensesi güneşten yanmış sporcu.
3. Görevini iyi yapan, keskin
1. Kuvvetli gözleri var.
1. Kuvvetli gözleri var.
4. Çok etkileyici
1. En kuvvetli inatlar ve zulmetler bile artık mukavemet edemiyor.
1. En kuvvetli inatlar ve zulmetler bile artık mukavemet edemiyor.
5. Saygın, nüfuzlu
1. O, yalnız devrinin değil, bütün asırlar boyunca Türk edebiyatının en kuvvetli mümessillerinden biri olmuştur.
1. O, yalnız devrinin değil, bütün asırlar boyunca Türk edebiyatının en kuvvetli mümessillerinden biri olmuştur.
6. Üstün, donanımlı
7. Etkili
1. İkinci gün sıtmadan şüphelendik, kuvvetli dozda kinin verdik.
1. İkinci gün sıtmadan şüphelendik, kuvvetli dozda kinin verdik.