kurumak

fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Islaklığını, nemini yitirerek kuru duruma gelmek

Örnek:

1. Çıplak dallarda henüz kuruyamayan su damlaları parlak, mavi birer boncuk gibi parlıyordu.

1. Çıplak dallarda henüz kuruyamayan su damlaları parlak, mavi birer boncuk gibi parlıyordu.

2. Bitki, suyu çekilip cansız duruma gelmek

Örnek:

1. Bu ulu ağaç yerlerde sürüne sürüne kurudu ve etrafını dikenler, ısırganlar bürüdü.

1. Bu ulu ağaç yerlerde sürüne sürüne kurudu ve etrafını dikenler, ısırganlar bürüdü.

3. Akarsu, göl vb.nin suyu kalmamak

Örnek:

1. Kurumuş dere gibi taşlık bir yerden geçtik.

1. Kurumuş dere gibi taşlık bir yerden geçtik.

4. Bazı nesneler yumuşaklığını yitirmek, sertleşmek

Örnek:

1. Darı ve mısır yemekten bağırsakları kurumuştu.

1. Darı ve mısır yemekten bağırsakları kurumuştu.

5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Cılızlaşmak, sıskalaşmak, zayıflamak

Örnek:

1. Karısı hırçınlıktan kurumuş bir kadın.

1. Karısı hırçınlıktan kurumuş bir kadın.

6. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Çok susamak