1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Tehlikeli veya kötü bir durumu atlatmak
1. Beni musluğa götüren namuslu polisler kurtulduğumu görünce sevindiler.
1. Beni musluğa götüren namuslu polisler kurtulduğumu görünce sevindiler.
2. -den , -den , -den , -den , İstenmeyen, sıkıntı veren, hoşlanılmayan bir kimseden, bir yerden, bir durumdan uzaklaşmak
1. Her gülüşte, ihtiyarlığın içlerine çöktürdüğü birkaç yıldan kurtularak çocuk masumluğuyla güldüler.
1. Her gülüşte, ihtiyarlığın içlerine çöktürdüğü birkaç yıldan kurtularak çocuk masumluğuyla güldüler.
3. -den , -den , -den , -den , Bir şey bulunduğu veya bağlı olduğu yerden ayrılmak
1. Yüksek dallardaki fazla olgun, ballı şeftaliler, saplarından kurtularak dolgun, yumuşak bir sesle yerlere, çimenler içine durmamacasına yavaş yavaş dökülürdü.
1. Yüksek dallardaki fazla olgun, ballı şeftaliler, saplarından kurtularak dolgun, yumuşak bir sesle yerlere, çimenler içine durmamacasına yavaş yavaş dökülürdü.
4. Bağını koparıp kaçmak
1. At kurtulmuş.
1. At kurtulmuş.
5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Doğurmak
1. Kadın sabaha karşı kurtulmuş.
1. Kadın sabaha karşı kurtulmuş.