cankurtaran
1. -i , -i , -i , -i , Bir canlıyı bir felaketten, tehlikeden veya zor durumdan uzaklaştırmak
1. İşte böyle bir eser onları bu külfetten kurtarmış olur.
1. İşte böyle bir eser onları bu külfetten kurtarmış olur.
2. Kurtulmasını sağlamak
1. Bunlar tahlisiye madalyalarıdır. Geçen sene yangında bir çocuğu kurtardım.
1. Bunlar tahlisiye madalyalarıdır. Geçen sene yangında bir çocuğu kurtardım.
3. Uzaklaştırmak
4. Kazandırmak, yeniden ele geçirmek
1. Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.
1. Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.
5. Bir şeye zarar gelmesini önlemek
1. Bu kız beni ilk defa çevreme karşı isyandan, her şeyi ibrazdan kurtardı.
1. Bu kız beni ilk defa çevreme karşı isyandan, her şeyi ibrazdan kurtardı.
6. Birinin cezalandırılmasına engel olmak
1. Baban bana vaktiyle iyilik yaptı, seni kurtaracağım.
1. Baban bana vaktiyle iyilik yaptı, seni kurtaracağım.
7. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bir şeyin değerini karşılamak
1. Beş bin liradan aşağısı kurtarmaz!
1. Beş bin liradan aşağısı kurtarmaz!