kurmak

fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Bir şeyi oluşturan parçaları birleştirerek bütün durumuna getirmek, monte etmek

Örnek:

1. Geniş çöl ufukları arasında çadırlarımızı kurduk.

1. Geniş çöl ufukları arasında çadırlarımızı kurduk.

2. Hazırlamak

Örnek:

1. Kurduğu sofraya, yaptığı salataya git de bak!

1. Kurduğu sofraya, yaptığı salataya git de bak!

3. Yaylı, zemberekli şeylerde yayı veya zembereği germek

Örnek:

1. Çocukça bir sevinçle kurduğun çalar saatleri çalıp duruyor.

1. Çocukça bir sevinçle kurduğun çalar saatleri çalıp duruyor.

4. Gereken şartları hazırlayıp kendi kendine olmaya bırakmak

Örnek:

1. Turşu kurmak.

1. Turşu kurmak.

5. Etkisi ve önemi geniş şeyler meydana getirmek, tesis etmek

Örnek:

1. Dünyanın en büyük imparatorluklarını kuran kimlerdi?

1. Dünyanın en büyük imparatorluklarını kuran kimlerdi?

6. Yapmak, inşa etmek

Örnek:

1. Çirkin yapıları örtecek güzel yapılar kuralım.

1. Çirkin yapıları örtecek güzel yapılar kuralım.

7. Yapmak, oluşturmak

8. ticaret , ticaret , ticaret , ticaret , Ortaklık sağlamak

9. Belli bir işte beraber çalışacak kimseleri belirlemek

Örnek:

1. Teşkilatı ilçede sevilip sayılan bir avukat kurmuştu.

1. Teşkilatı ilçede sevilip sayılan bir avukat kurmuştu.

10. Bir araya getirmek, toplamak

Örnek:

1. Divan kurmak.

1. Divan kurmak.

11. Düşünmek

Örnek:

1. Yalnız hayalle geçiniyorum, ben yalnız hayal kuruyorum.

1. Yalnız hayalle geçiniyorum, ben yalnız hayal kuruyorum.

12. Aklına koymak

Örnek:

1. O gitmeyi bir kez kurdu mu artık durmaz.

1. O gitmeyi bir kez kurdu mu artık durmaz.

13. Zihinde büyütmek

Örnek:

1. Bayram Ağa, uşakların söylediklerini kurdukça kurdu.

1. Bayram Ağa, uşakların söylediklerini kurdukça kurdu.

14. Sağlamak, oluşturmak

Örnek:

1. Dostluk kurmak. İlişki kurmak.

1. Dostluk kurmak. İlişki kurmak.

15. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir kimseyi dedikodu veya telkinlerle başkasına karşı öfkelendirmek