kurcalamak

fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Ellemek, karıştırarak bakmak

Örnek:

1. Radyoyu kurcalayıp iyice bozdu.

1. Radyoyu kurcalayıp iyice bozdu.

2. Sivri bir şey sokup karıştırarak zorlamak

Örnek:

1. Kilidi kurcalamışlar.

1. Kilidi kurcalamışlar.

3. Karıştırıp azdırmak, tahriş etmek

Örnek:

1. Çıbanı kurcalamamalı.

1. Çıbanı kurcalamamalı.

4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Meşgul ve rahatsız etmek

Örnek:

1. Bu sorunun cevabı zihnimi bir hayli kurcalayıp durmuştur.

1. Bu sorunun cevabı zihnimi bir hayli kurcalayıp durmuştur.

5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir konuyu araştırmak, üstünde durmak, eşelemek

Örnek:

1. Kurcalamazsam belki de çok iyi hazırlanmış bir senaryoyu bana gerçek diye yutturacak.

1. Kurcalamazsam belki de çok iyi hazırlanmış bir senaryoyu bana gerçek diye yutturacak.