1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kuduz hastalığına yakalanmak, kuduz olmak
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Aşırı davranışlarda bulunmak, taşkınlık göstermek
1. Kudurmuş bir heyecanla döndü.
1. Kudurmuş bir heyecanla döndü.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Çok yaramazlaşmak, ele avuca sığmamak
1. Dört tarafı haraca kesen bu kudurmuş oğlanı kodese attırana kadar el birliğiyle çalışacağımıza söz veriyor muyuz?
1. Dört tarafı haraca kesen bu kudurmuş oğlanı kodese attırana kadar el birliğiyle çalışacağımıza söz veriyor muyuz?
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Gücünü artırmak, tehlikeli bir durum almak, tehlikeli bir duruma gelmek
1. Oraya üşüşen Avrupalılar, doymak bilmez kudurmuş bir açlıkla din kardeşlerimizin kanlarını emip dururlar.
1. Oraya üşüşen Avrupalılar, doymak bilmez kudurmuş bir açlıkla din kardeşlerimizin kanlarını emip dururlar.
5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Çok kızmak, öfkelenmek
1. Kırlarda saatlerce böyle dolaştı, durdu / Söylendi, homurdandı. Düşündükçe kudurdu!
1. Kırlarda saatlerce böyle dolaştı, durdu / Söylendi, homurdandı. Düşündükçe kudurdu!