1. -i , -i , -i , -i , Herhangi bir şeyi bükmek
1. Fino, beni görünce kuyruğunu kıvırıp düşmanca havlaya havlaya beyaz dişlerini gösterdi.
1. Fino, beni görünce kuyruğunu kıvırıp düşmanca havlaya havlaya beyaz dişlerini gösterdi.
2. Kenarından katlamak
3. Bir giysinin veya kumaşın kenarını bükerek tersinden dikmek
4. Kalçalarını iki yana sallayarak oynamak veya yürümek
5. Uydurup söylemek
1. Gene yalanları kıvırdı.
1. Gene yalanları kıvırdı.
6. -e , -e , -e , -e , Saptırmak, çevirmek
1. Arabayı birdenbire sağa kıvırdı.
1. Arabayı birdenbire sağa kıvırdı.
7. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yapmak istememek, yan çizmek
8. nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , Başarmak, başa çıkmak, becermek, hakkından gelmek
1. Hâlbuki Nahit onu odasına çekip de baş başa prova yaptığı zamanlarda pekâlâ kıvıracağa benziyordu.
1. Hâlbuki Nahit onu odasına çekip de baş başa prova yaptığı zamanlarda pekâlâ kıvıracağa benziyordu.
9. argo , argo , argo , argo , Dolandırmak
1. Peki bu kız, zarar ziyan hesabının federasyona üç misli gösterilip Zühtü'nün düğün parasını kıvırdığını bilmez mi?
1. Peki bu kız, zarar ziyan hesabının federasyona üç misli gösterilip Zühtü'nün düğün parasını kıvırdığını bilmez mi?