kibar düşkünü, kibar lokması, kibarzade, kibarlar âlemi, kelamıkibar, orman kibarı
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Davranış, düşünce, duygu bakımından ince, nazik olan (kimse)
1. İşte senin bu kibar, bu efendi hâllerine bayılıyorum.
1. İşte senin bu kibar, bu efendi hâllerine bayılıyorum.
2. Soylu, köklü (kimse, aile)
1. Telefona giderek kibar ve varlıklı insanlara has bir şive ile köşkten otomobili istetti.
1. Telefona giderek kibar ve varlıklı insanlara has bir şive ile köşkten otomobili istetti.
3. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Büyükler, ulular
Lisan : Arapça kibār