hâlbuki, vakta ki, kaldı ki
1. bağlaç , bağlaç , bağlaç , bağlaç , Anlam bakımından birbirleriyle ilgili cümleleri birbirine bağlayan bir söz
2. Özneyi, tümleci güçlendirerek cümlenin temel bölümüne bağlayan bir söz
1. Siz ki beni tanırsınız, niçin böyle düşünüyorsunuz?
1. Siz ki beni tanırsınız, niçin böyle düşünüyorsunuz?
3. `Öyle, o kadar, o denli` vb.nden sonra, kullanıldığı cümleye güç katan bir söz
4. İkinci cümledeki yargının birincideki hareketin yapılışı sırasında görülerek şaşıldığını bildiren bir söz
1. Kapağı kaldırmış ki sandık bomboş. Bir de ağzıma aldım ki şeker gibi tadı var.
1. Kapağı kaldırmış ki sandık bomboş. Bir de ağzıma aldım ki şeker gibi tadı var.
5. İki cümlede anlatılan durumların uyuşmazlığını bildiren bir söz
1. Ama o bir şey yapmamıştı ki onun hiç kabahati yoktu.
1. Ama o bir şey yapmamıştı ki onun hiç kabahati yoktu.
6. Yakınma, kınama vb. duyguları anlatmak için bir cümlenin sonuna getirilen bir söz
1. O beni sevmez ki! Sana güvenilmez ki!
1. O beni sevmez ki! Sana güvenilmez ki!
7. Bir soru cümlesinin sonuna getirildiğinde şüphe veya endişe anlatan bir söz
1. Acaba gelmez mi ki? Bunu bana bırakırlar mı ki? Acaba ceza verirler mi ki?
1. Acaba gelmez mi ki? Bunu bana bırakırlar mı ki? Acaba ceza verirler mi ki?
8. Bazı kelimelerin sonuna bir ek gibi eklenerek birtakım zarflar, yeni edatlar oluşturan bir söz: Belki, çünkü, hâlbuki, mademki, sanki gibi
Lisan : Farsça ki