kestirmek

fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Kesme işini yaptırmak

Örnek:

1. Köyde kefenlik bez olmadığı için Selim sandalın yelkenini kestirip kefen diktirdi.

1. Köyde kefenlik bez olmadığı için Selim sandalın yelkenini kestirip kefen diktirdi.

2. Akıl yolu ile gerçeğe yakın bir yargıya varmak, tahmin etmek

Örnek:

1. Ben bu kadar şeyi kestiremez miyim?

1. Ben bu kadar şeyi kestiremez miyim?

3. Kesilmesini sağlamak, kesilmesine yol açmak

Örnek:

1. Bebeğin sütünü limon sıkarak kestirdi.

1. Bebeğin sütünü limon sıkarak kestirdi.

4. Karar vermek

Örnek:

1. Söze nereden, nasıl başlayacağımı kestiremiyorum.

1. Söze nereden, nasıl başlayacağımı kestiremiyorum.

5. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kısa bir süre uyumak, şekerleme yapmak

Örnek:

1. Rahmi peykenin köşesine büzülmüş, kestiriyordu.

1. Rahmi peykenin köşesine büzülmüş, kestiriyordu.

6. Anlamak, farkına varmak

Örnek:

1. Bu çocuk zaten hâlâ durumunu kestirememiştir.

1. Bu çocuk zaten hâlâ durumunu kestirememiştir.