kelaynak, kel kâhya, keloğlan
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Saçı dökülmüş olan (kimse)
1. Simitçi kumraldı, saçları dökülmüştü, evet basbayağı keldi adam.
1. Simitçi kumraldı, saçları dökülmüştü, evet basbayağı keldi adam.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Çıplak (doğa), yaprakları dökülmüş (bitki)
1. Yükselip alçalıyor, kel tepelerin etrafını dönüyordu.
1. Yükselip alçalıyor, kel tepelerin etrafını dönüyordu.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Gelişmemiş, cılız (bitki)
1. Kel bir ağaç.
1. Kel bir ağaç.
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , İçinde az eşya bulunan
Lisan : Farsça kel