karşılamak

fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Dışarıdan gelen bir kimseye karşılayıcı olarak çıkmak, istikbal etmek

Örnek:

1. Beni karşıladılar ve ağırladılar.

1. Beni karşıladılar ve ağırladılar.

2. Karşılık olmak, denk gelmek, tekabül etmek

Örnek:

1. Herhâlde bu küçük bahçeyi kendi sebze ihtiyaçlarını karşılamak için yetiştirmişlerdi.

1. Herhâlde bu küçük bahçeyi kendi sebze ihtiyaçlarını karşılamak için yetiştirmişlerdi.

3. Söylenen, yapılan, bildirilen bir şeyi olumlu veya olumsuz bulmak

Örnek:

1. Bu suçlamayı hiç üzerimize almadan karşılar ve hoş görürüz.

1. Bu suçlamayı hiç üzerimize almadan karşılar ve hoş görürüz.

4. Önlemek, durdurmak

Örnek:

1. Bu ilaç sıtmayı karşılar.

1. Bu ilaç sıtmayı karşılar.

5. Masrafı ödemek

6. spor , spor , spor , spor , Boksta karşı oyuncunun yumruklarını savmak