karartmak

fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Rengini karaya çevirmek, esmerleştirmek, siyahlaştırmak

Örnek:

1. Güneş tenini karartmış.

1. Güneş tenini karartmış.

2. Karanlık duruma getirmek

Örnek:

1. Perdeler odayı kararttı.

1. Perdeler odayı kararttı.

3. Işığı kısmak veya örtmek

4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kötü bir duruma getirmek

Örnek:

1. Seyahat onu yormuş ve karartmıştı.

1. Seyahat onu yormuş ve karartmıştı.