karanlık nokta, karanlık oda, alaca karanlık, yarı karanlık, zifirî karanlık, akşam karanlığı, ay karanlığı
1. isim , isim , isim , isim , Işık olmama durumu
1. Karanlıkta duyduğumuz çam kokularına artık yakınlaştığımız denizin rutubeti karışıyordu.
1. Karanlıkta duyduğumuz çam kokularına artık yakınlaştığımız denizin rutubeti karışıyordu.
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Işıksız
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Üzüntü, sıkıntı, perişanlık
1. Demiştim ya, bütün memleketi bir yas karanlığı kaplamıştı.
1. Demiştim ya, bütün memleketi bir yas karanlığı kaplamıştı.
4. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Yasalara, töreye uygun olmayan
1. Bu karanlık işlerin hesabını sorarlar.
1. Bu karanlık işlerin hesabını sorarlar.
5. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Gereğince anlaşılıp bilinemeyen, ne olacağı, sonu belli olmayan (durum)
1. Fahri'nin gözlerinde karanlık bir ifade var, umutsuzluk, öfke karışımı bir şey.
1. Fahri'nin gözlerinde karanlık bir ifade var, umutsuzluk, öfke karışımı bir şey.
6. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Karışık