1. -i , -i , -i , -i , Boya veya kalemle birtakım şekiller çizerek bir yeri kirletmek
1. Duvarı karalamışlar.
1. Duvarı karalamışlar.
2. Bir yazının üzerini çizerek onu geçersiz kılmak
1. Son iki satırı karalamalı.
1. Son iki satırı karalamalı.
3. Taslak olarak yazmak veya çizmek
1. Defteri elime alıp şu iki sayfalık yazıyı karaladıktan sonra kapının yavaşça gıcırdadığını işittim.
1. Defteri elime alıp şu iki sayfalık yazıyı karaladıktan sonra kapının yavaşça gıcırdadığını işittim.
4. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Hızlı ve acele olarak yazmak
1. Birdenbire ayağa kalktı ve ayakta bir reçete karaladı.
1. Birdenbire ayağa kalktı ve ayakta bir reçete karaladı.
5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Leke sürmek, kötülük yüklemek, iftira etmek