1. -i , -i , -i , -i , Her yanını örtmek, istila etmek
1. Her tarafı sessizlik kaplamış, ovalar, biten bir günün hüznü içinde susmuştu.
1. Her tarafı sessizlik kaplamış, ovalar, biten bir günün hüznü içinde susmuştu.
2. Çepeçevre sarmak, kuşatmak
1. Evlerin bir tarafını yol, üç tarafını da yine çam ormanları kaplar.
1. Evlerin bir tarafını yol, üç tarafını da yine çam ormanları kaplar.
3. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bir kabın, bir kılıfın, bir örtünün içine almak
1. Yorgan kaplamak.
1. Yorgan kaplamak.
4. Yayılıp doldurmak, etkisinde bırakmak
5. Bir yüzeyi döşemek, başka bir nesne ile örtmek
1. Dudaklarının üstünü kaplayan muntazam kesilmiş sert ve koyu siyah bıyıkları...
1. Dudaklarının üstünü kaplayan muntazam kesilmiş sert ve koyu siyah bıyıkları...
6. Kaplama adı verilen ince ağaç levhaları, değişik yöntemlerle hazırlanmış yüzeylere yapıştırmak
7. Bir madeni bir başka madenle kimyasal bir yöntemle örtmek
8. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir kimsenin veya bir şeyin nitelikleri herkesçe bilinir olmak
1. Ünü cihanı kapladı.
1. Ünü cihanı kapladı.
9. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Doldurmak
1. İçini sevinç kapladı.
1. İçini sevinç kapladı.
10. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Doldurmak
1. Bulutlu düşünceler dimağını kapladığı sırada uzun siyah kirpikleri arasından iki şimşek çaktı.
1. Bulutlu düşünceler dimağını kapladığı sırada uzun siyah kirpikleri arasından iki şimşek çaktı.