kapalı


İlgili Kelimeler:

kapalı bölge, kapalı çarşı, kapalı devre, kapalı duruşma, kapalı gişe, kapalı görüş, kapalı hava, kapalı hece, kapalı kalp ameliyatı, kapalı kutu, kapalı oturum, kapalı rejim, kapalı tohumlular, kapalı toplum, kapalı tribün, kapalı yer korkusu, kapalı yüzme havuzu, gözü kapalı, ucu kapalı, üstü kapalı

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kapanmış olan, açılmamış, açık karşıtı

Örnek:

1. Şimdi oğlunu kanlı göğsü, kapalı gözleri, mor dudaklarıyla görür gibi oluyordu.

1. Şimdi oğlunu kanlı göğsü, kapalı gözleri, mor dudaklarıyla görür gibi oluyordu.

2. Geçilmez durumda olan

3. Çalışma süresi sona ermiş (iş yeri)

4. Başı örtülü (kadın)

5. Açık ve kesin söz kullanmadan söylenen, müphem

6. Gizli, saklı

Örnek:

1. Meclisler, iç tüzük hükümlerine uygun olarak kapalı oturumlar yapabilir.

1. Meclisler, iç tüzük hükümlerine uygun olarak kapalı oturumlar yapabilir.

7. Açık olmayan (giyecek)

Örnek:

1. Damalı bir eteklik, açık mavi kapalı bir yün kazak giymişti.

1. Damalı bir eteklik, açık mavi kapalı bir yün kazak giymişti.

8. Bulutlu, karanlık (hava)

Örnek:

1. Ankara'nın soğuk, kapalı havalı günlerinden biriydi.

1. Ankara'nın soğuk, kapalı havalı günlerinden biriydi.

9. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , İçe dönük yaradılışta olan

Örnek:

1. Ateşoğlu ile yirmi yıldır denizde yoldaşlık ederim. Ben böyle kapalı adama hiç rastlamadım.

1. Ateşoğlu ile yirmi yıldır denizde yoldaşlık ederim. Ben böyle kapalı adama hiç rastlamadım.

10. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Dış çevreyle ilişki içerisinde olmayan

Örnek:

1. Ayrıca ben, oldukça kapalı bir çevrede yetişmiştim.

1. Ayrıca ben, oldukça kapalı bir çevrede yetişmiştim.