1. -i , -i , -i , -i , Kamçı ile vurmak
2. Yağmur, kar, rüzgâr hızla çarpmak
1. İlk ışıkla yanaklarımı kamçılayan soğuğa rağmen başımı çıkardım, yaklaştığımız Ankara'ya baktım.
1. İlk ışıkla yanaklarımı kamçılayan soğuğa rağmen başımı çıkardım, yaklaştığımız Ankara'ya baktım.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Etkinliğini artırmak, hızlandırmak
1. Solgun ve buruşuk ruhlarımız ona çevrilecek, hayatımıza o hız verecek, ihtiraslarımızı o kamçılayacak.
1. Solgun ve buruşuk ruhlarımız ona çevrilecek, hayatımıza o hız verecek, ihtiraslarımızı o kamçılayacak.
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , İsteklendirmek, özendirmek, teşvik etmek
1. Bu aşılmaz sınırların ötesinde cihangirlik arzularını kamçılayacak ülkeler yoktu.
1. Bu aşılmaz sınırların ötesinde cihangirlik arzularını kamçılayacak ülkeler yoktu.