ince ağrı, ince ayrım, ince bağırsak, ince donanma, ince düşünceli, ince gül yağı, ince hastalık, ince iş, ince karın ağrısı, ince kesim, ince saz, ince ses, ince sıva, ince tutkal, ince ünlü, ince yağ, ince yapılı, ince zar, inceden inceye
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kendi cinsinden olanlara göre dar ve kalınlığı az olan, kalın karşıtı
1. İnce minare. İnce değnek. İnce kitap.
1. İnce minare. İnce değnek. İnce kitap.
2. Zayıf
1. Sarışın, kuru, ince bir kadındı.
1. Sarışın, kuru, ince bir kadındı.
3. Taneleri ufak, iri karşıtı
1. İnce un. İnce kum.
1. İnce un. İnce kum.
4. Aşırı özen gerektiren, kaba karşıtı
1. İnce nakış.
1. İnce nakış.
5. Ayrıntılı
1. Bugün temizlikçi geliyor. Şöyle ince bir temizliğe...
1. Bugün temizlikçi geliyor. Şöyle ince bir temizliğe...
6. Akışkanlığı çok olan, yoğun ve koyu olmayan (sıvılar)
7. Tiz (ses), pes karşıtı
1. İnce bir çocuk sesinin hırçınlaştığı, ağladığı işitildi.
1. İnce bir çocuk sesinin hırçınlaştığı, ağladığı işitildi.
8. Hafif, gücü az
1. Hiçbir hareket bu gülüş kadar belirsiz ve ince değildir.
1. Hiçbir hareket bu gülüş kadar belirsiz ve ince değildir.
9. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , İyiden iyiye, enikonu, ayrıntılı
1. Aletler, uzun denemelerin, ince hesapların, birbirini tamamlayan bilgi ve diğer aletlerin mahsulüdür.
1. Aletler, uzun denemelerin, ince hesapların, birbirini tamamlayan bilgi ve diğer aletlerin mahsulüdür.
10. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Düşünce, duygu veya davranış bakımından insanın sevgi ve saygısını kazanan, zarif, kaba karşıtı
1. Bu gülümseyişte, herkesin hemen seçemeyeceği bir ince alay gizli.
1. Bu gülümseyişte, herkesin hemen seçemeyeceği bir ince alay gizli.