1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bir şeyi kaynar suya daldırmak
2. -i , -i , -i , -i , Bir şeyin üstüne kaynar su dökmek
3. Suda kaynatarak pişirmek
1. Nine yolda yerim diye iki yumurta haşladıydı.
1. Nine yolda yerim diye iki yumurta haşladıydı.
4. -i , -i , -i , -i , Kaynar sıvı bir şeyi yakmak
1. Kaynar su ayağımı haşladı.
1. Kaynar su ayağımı haşladı.
5. -i , -i , -i , -i , Don, kırağı bitkilere zarar vermek
6. -i , -i , -i , -i , Dalamak
1. Böcek çocuğun bacağını haşlamış.
1. Böcek çocuğun bacağını haşlamış.
7. -i , -i , -i , -i , Sızı vermek, acı vermek
1. Omuzlarına kadar vücudun derisini haşlayan bayıltıcı yanma acısı ve dehşeti çok sürmedi.
1. Omuzlarına kadar vücudun derisini haşlayan bayıltıcı yanma acısı ve dehşeti çok sürmedi.
8. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Sertçe paylamak, azarlamak
1. Recep'i kenara çekip fena hâlde haşladılar.
1. Recep'i kenara çekip fena hâlde haşladılar.