1. -i , -i , -i , -i , Bir iş görmek veya bir şey satın almak için parayı elden çıkarmak, sarf etmek
1. İki maaşımı hastalığına harcadığım talebe, sonbaharla beraber ölmüştü.
1. İki maaşımı hastalığına harcadığım talebe, sonbaharla beraber ölmüştü.
2. Bir şey yapmak için kullanmak, tüketmek
1. Bir bütün günü mutfakta harcayıp çeşitli yemekler yapıyor.
1. Bir bütün günü mutfakta harcayıp çeşitli yemekler yapıyor.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Birinin değer ve onurunu kırıcı bir durum yaratmak
1. Bir delilik yaptı ve otobüsteki kız uğruna Arzu'yu harcadı.
1. Bir delilik yaptı ve otobüsteki kız uğruna Arzu'yu harcadı.
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Manevi yönden kötü duruma düşürmek, feda etmek
1. Çoluk çocuğu uğruna kendini harcadı.
1. Çoluk çocuğu uğruna kendini harcadı.
5. argo , argo , argo , argo , Yok olmasına, ölmesine sebep olmak