1. -e , -e , -e , -e , Dışarıdan içeriye geçmek
1. Birlikte kiliseden içeri giriyoruz, ben topallıyorum.
1. Birlikte kiliseden içeri giriyoruz, ben topallıyorum.
2. Sığmak
1. Elim bu eldivene girmiyor.
1. Elim bu eldivene girmiyor.
3. Katılmak
1. Bugün edebiyat imtihanına girdim.
1. Bugün edebiyat imtihanına girdim.
4. Almak, fethetmek
1. Ordularımız İstanbul'a girdiler.
1. Ordularımız İstanbul'a girdiler.
5. İncelemek, ayrıntılara inmek
6. Girişmek, başlamak
1. Kaçırdım gene ipin ucunu, bir türlü konuya giremiyorum.
1. Kaçırdım gene ipin ucunu, bir türlü konuya giremiyorum.
7. Bulaşmak
1. Koyunlara kelebek hastalığı girdi.
1. Koyunlara kelebek hastalığı girdi.
8. Sulu bir şeyin veya su dolu bir yerin içine batmak veya dalmak
1. Denize girmek. Ceketinin ucu tabağa giriyor.
1. Denize girmek. Ceketinin ucu tabağa giriyor.
9. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Zaman anlamlı kavramlar için gelmek
1. İlkbahar girdi.
1. İlkbahar girdi.
10. Ağrı, sancı başlamak, saplanmak
11. Yeni bir duruma geçmek, dönüşmek
1. Göğün morlaşan kenarı eriyor, menekşe rengine giriyordu.
1. Göğün morlaşan kenarı eriyor, menekşe rengine giriyordu.
12. İyice anlamak, iyice bilmek
13. Kavgaya tutuşmak
14. Erişmek, ulaşmak
1. Yirmisine girdi.
1. Yirmisine girdi.
15. Bir şeyin yapımında, birleşiminde yer almak
1. Tuz genellikle her yemeğe girer.
1. Tuz genellikle her yemeğe girer.
16. Yazılmak, başlamak
1. Okula girdi.
1. Okula girdi.
17. Yemek yemek
18. Yüklenmek
19. hukuk , hukuk , hukuk , hukuk , Tecavüz etmek, geçmek
1. Komşu, tarlamıza beş metre girdi.
1. Komşu, tarlamıza beş metre girdi.