yerdegezen, uyurgezer, yüzergezer
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Hava alma, hoş vakit geçirme vb. amaçlarla bir yere gitmek, seyran etmek
1. Tek başına buralarda gezdiği hâlde aradığını bulamıyordu.
1. Tek başına buralarda gezdiği hâlde aradığını bulamıyordu.
2. Bir yerde dolaşmak, yürümek
1. Kunduralarını çıkarır, satar, yalın ayak gezerdi.
1. Kunduralarını çıkarır, satar, yalın ayak gezerdi.
3. Gitmek, başvurmak
4. Bulunmak
1. Şapkam burada ne geziyor?
1. Şapkam burada ne geziyor?
5. -i , -i , -i , -i , Bir yeri görüp incelemek
6. Hasta ayağa kalkmak
1. Oğlum iyileşti, yavaş yavaş geziyor.
1. Oğlum iyileşti, yavaş yavaş geziyor.
7. Herhangi bir biçimde gezinmek
1. Bu giysiyle gezemem.
1. Bu giysiyle gezemem.
8. -i , -i , -i , -i , Bir yerde gezi yapmak
1. Geçen yaz Batı Anadolu'yu gezdik.
1. Geçen yaz Batı Anadolu'yu gezdik.